Geçtiğimiz günlerde Sarıçam Haber e konuk olan Burhanettin Bulut la yaptığımız söyleşiyi bugün yayınladık. Sarıçam Haber, Sarıçam Radyo ve Sarıçam TV den izleyebileceksiniz.
Sarıçam Haber Yazarı Uğur Akpolat ın sorularını yanıtlayan Burhanettin Bulut, dobra dobra tüm sorulara yanıt verdi. Röportajın detayını aşağıda Okuyabilirsiniz.
Uğur Akpolat – Medya kanalı olarak ilk medyadan başlayalım. Türkiye de özellikle muhafazakar iktidarların en çok söylediği söylemlerden biri de gazetecilerin özgür oldukları dönemler kendi dönemlerine ait olduğunu söylerler, ancak bu söylemlere rağmen en fazla tutuklu gazeteci ve medya mensuplarının olduğu dönemlerde muhafazakar iktidar dönemleridir. Bu konuda fikrinizi öğrenerek başlayalım.
Burhanettin Bulut; Şöyle bir terimde var bir hırsızlık olayı var, haberi yapan içerde hırsızlık yapan dışarıda, yada yolsuzluk yapan dışarıda, yolsuzluğu haber yapan içerde. Şöyle bir cümleyle başladınız, Muhafazakar iktidarlar, aslında bu dönem çokta o tanıma uygun değil. Kendi anlayışında olan gruplarla iletişim normal. herkesin doğasında da var. İnsanlar kendi fikirlerine uygun yayınları daha çok dinlerler. Ama yinede bir adalet bir tarafsızlık elbette önemli, ancak bu dönemde muhafazakarlık yada siyasi görüş çok önemli değil, tek etken tarafgirlik, yani bir Akp kutsallığı yada Recep Tayyip Erdoğan kutsallığı üzerine bir yapı kurulmuş durumda.
Bu yapının içerisinde magazinciler var, bu yapının içerisinde popüler kültürden sanatçılar var. bu yapının içerisinde dini kullanan tipler var ne bileyin Avrupa ya gidip alkollü fotoğraflar çektirip, buraya gelip gayet dini konuları muhafazakarca söylem yapanlar var.
Yani tamamen Akp taraftarlığı üzerine kurulu bir medya sistemi var. Bir siyasi, bir adalet direkleri, özgürlük, tarafsızlık direkleri yok. Bir biat kültürü üzerinden havuz medyası oluşturulmuş durumda, havuzun esprisi de şu, bazen havuz medyası deyince insanlar ya bu yandaş medya falan diyorlar, yandaşlık bazen fikirdaş da olmaktır.
Aynı kültür, aynı ideolojiden olduğun için onu savunma ihtiyacın olabiliyor. Havuzdaki espri hangi siyasi görüşten olursan ol, maaşını veriyorsun istediğini konuşturuyorsun. Bunlar hani pilli bebekler var ya, kuruyorsun, kuruyorsun düğmeye basıyorsun hepsi aynı anda aynı şeyi söylüyor. Gazeteler aynı başlıklar atıyor, Tv ler aynı başlıkları atıyo, aynı kişiler hem korona virüsle ilgili hem ekonomiyle ilgili hem ahlakla ilgili konuşuyorlar. Bu insanların içinde bulunduğu medyaya havuz medyası deniyor.
Sahibi de Recep Tayyip Erdoğan, onlar işadamları tarafından finanse edilen medya kuruluşlarıdır. Tabi bu arada gerçekten gazetecilik yapmak isteyen gerçekten tarafsızca aydınlatmaya çalışan vatandaşları bilgilendiren basının demokrasi içerisindeki görevini yerine getirmeye çalışan gazeteciler, televizyoncular hepsi işlerinden ayrıldılar, kovuldular açıkçası, bir çoğu sosyal medyada görev yapmaya çalışıyor. Cumhuriyet ve Sözcü gibi gazetelerde yazanlarda en küçük bir olayda içeri atılıyorlar. işte barış terkoğlu hala içeride ne için içeride oldukları bilinmiyor.
Uğur Akpolat; Peki bu gezi parkı olaylarından önce mi sonra mı arttı.
Burhanettin Bulut; Aslında gezi meselesi çok üzerinde tartışılacak konuşulacak bir şey, o gün eğer iktidar bizi dinlemiş olsaydı. Recep Tayyip Erdoğan ın o günkü açıklamalarını dinleyin. Öncesinde tabi balyoz ve darbeci diye niteledikleri insanlara ilişkin ben bunların savcısıyım diyen anlayış vardı. Daha sonra gezi de çapulcular dediler, ağaç için diyorlar ama işte Türkiye de ayaklanma yaratıyorlar falan dediler.
Aslında bu oyunları kuranların fetöcular olduğunu bugün anlıyorlar. sabaha karşı gezi parkında orada kamuoyu oluşturan insanların çadırlarını yakanlar, ben o gün taksim meydanındaydım, genel başkan yardımcılarımız genel sekreterimiz, gürsel tekin olduğu ortamda hiçbir eylem yokken gaz sıkıyorlardı. Bu belli ki planlanmış organize bir şey burada bizi suçlayan aynı iktidar, o gün kendi yandaşları kendi iş tuttukları fetöcüların o işleri organize ettiklerini öğrenmelerine rağmen hala bizi suçluyorlar,
Mesele gezide Türkiye de uzun zaman sonra ilk defa halkın tüm kesimleri herhangi bir siyasi ayrım yapmadan demokrasiye sahip çıkmak, özgürlüklere sahip çıkmak, temel hak ve özgürlükler konusunda bir duyarlılığı gösterdiler. Eğer o gün iktidar dediklerimizi anlamış olsaydı, fetö 15 temmuz kanlı darbe girişimi yaşanmazdı. demokrasi herkese lazım, eğer siz demokrasi kurallarını azalttığınız da legalite gider, illegalite gelir. Her yere de yansır, askere de, basına da, hukuka da yansır.
Uğur Akpolat; Sarıçam da özellikle rahatsızlık boyutuna gelmiş olan cemaat yurtlarının artışı, bunların birçoğunun illegal ve yasadışı olarak faaliyet gösterildiği hakkında ne düşünüyorsunuz. Cemaatlerle ilgili CHP nin tavrı nasıl olmalı?
Burhanettin Bulut ; Devleti devlet yapan unsurlar, buna vatandaş imtiyazı da deniyor, barınma, güvenlik, eğitimdir. Vatandaş bu konuda talepkar olacak devlette bunu karşılama konusunda kendini sorumlu görecek.
Kendisinin alanında bir başka grup bunu yapıyorsa, ticaret için değil, gizli amaçlar adına yapıyorsa o zaman devlet eksik kalır. Bizim söylediğimiz, eğer bir eğitim konusunda her hangi bir bireyin dini eğitim de dahil olmak üzere, bir yapılanma varsa bunun kontrolünün devlette olması gerekiyor, laiklik çerçevesinde onların dinini rahatça ibadetlerini yapması konusunda ortam hazırlayacak. ancak bunu fetö benzeri çalışmalarla yada yandaşlık üzerine yada insanların eksikliği üzerinden kullanıldığında tehlike arzediyor.
Bununda hiçbir açıklaması yok. sivil toplum örgütleri dernekler elbette bir araya gelecekler, hangi amaçla olursa olsun, örneğin ben ibadetimi yaşamak istiyorum diyorlarsa tabiki yaşasınlar, cami yapabilirler, cemevi yapabilirler, Cemaatler dernekler başka amaçlar güdülmeden siyaseten, ticareten kullanılmaması gerekir.
Türkiye bu konuda çok çekti. Türkiye de köy enstitüleri bir çağdaşlaşma formülüydü aslında o dönemde eğitim alan çocuklar, bugünkü kadroların birçoğu oralardan yada onların eğitim verdiği çocuklardan geldi. bu karşı devrim denilen anlayışta bunun tam tersine cemaatlerle,kapalı ortamlarda eğitmenlerle ablalar abilerle insanların özellikle kırsaldaki insanların duyguları ile oynar hale geldi.
Buna da hükümet destek verdi. taşımalı eğitim başlangıcı oldu. Eskiden köy okullarında insanların ekonomileri yoktu. para çok etkili bir unsur değildi, çünkü parada yoktu, kendi ihtiyaçlarını ekerek biçerek karşılarlar, ancak çocuğu o köyde değil de uzak bir yerde okuyorsa o zaman servis parasını bile karşılayamazdı.
İşte burada cemaatler ortaya çıktı. Senin paranı ben karşılayacağım, çocuğun tüm ihtiyaçlarını ben karşılayacağım dediler bazılarıda ailelere para verdi.
Ben devlet yöneticisi olsam utanırım, benim bakmam benim eğitim vermem gereken yurt yapmam gereken yerlerde bunlar bakıyorlar. Dediğim gibi gizli amaçlarla, bakın bu hafta içinde Aladağ’a gittim, biliyorsunuz bir yurtta yangın çıktı ve evlatlarımız orada can verdiler. orada bu işleri gizli amaçla yapanlar kadar masumane ciddi destek verenler sıkıntı yaşıyorlar. Aladağ’da kaç esnafa uğradık. ya kardeşim biz sadece o çocuklara yardımda bulunuyorduk diyorlar. ve hala yargılanıyorlar. Maalesef buna izin verenler, buna sebep olanlar yargılanmıyorlar.
Cemaat konusu bizim açımızdan vatandaşın ihtiyacını karşılayacak bir devlet varsa kimseye ihtiyaç duyulmaz. eğer insanlar ibadet için, kişisel olarak bir araya gelmek istiyorlarsa gelebilirler. toplu gizli bir plan yada gelecekle ilgili devlette, bu işin ekonomik boyutu şu bir sömürü aracı olarak kullanıyorlar. Bu amaç uğruna iş yapanlar parayı bu masumlarda kullanıyorlar.
Fetö Türkiye de bir örnektir. Daha ne göreceksiniz anlamıyorum. Fetö para toplardı, iş dünyasından para toplardı. ihale verirlerdi. bir verirlerdi on alırlardı. müthiş bir ekonomik büyüklüğe ulaşmışlardı. Doymadılar, devleti ele geçirmeye çalıştılar. bir çocuğu ana okulundan kurmay subaylığına kadar takip ederek , kimle evleneceğine bile karar veriyorlardı. bu nedenle bu masum cemaat bu masum değil ayrılamaz. Bizim söylediğimiz net, insanlar kendi inançlarını özgürce yaşasınlar ama kimsenin alanına da girmesinler.
Uğur Akpolat; Devletin görevlerinden bahsetmişken, edebalinin bir sözü vardır, insanı yaşat ki devlet yaşasın sözü, devleti yaşat ki devlet mi yaşasın oldu.
Burhanettin Bulut; Maalesef tersine bir durum var. Geriye dönüp baktığınızda neydi ideal, tek partiden çok partili döneme geçiş, kadınların iş hayatına, oy vermeden, seçme seçilme hakkında ve birçok konuda Avrupa’dan daha önde daha radikal devrimci kararlar alarak birçok medeni işler yapılmıştı. Ve idealler çizilmişti, mesela Avrupa birliği, gelişmişlik adaletli gelir dağılımı, hukukun herkese eşit ve bağımsız olması idealdi. Ancak bugün bakıldığında Türkiye de tam tersi bir süreç işliyor. Çok partili demokrasiye geçilirken şimdi tek partiye dönüştü.
Getirilen rejim, dünyada örneği olmayan saray rejimi, bu rejimde devlet partisi haline döndü, illerin valisi, devletin valisi olmaktan çıktı partinin valisi, kaymakam partinin kaymakamı gibi davranıyor. iktidarın birinci partisi Cumhurbaşkanının partisinin sözcüsü, bakan gibi karşılanıyor, vilayetlere gidin, sarayda görevi olanlar birinci sınıf vip kuralları işliyor. Yani dün milletvekillerinin etkin olduğu yerlerde sarayda ilişkili kim varsa, bakan yardımcıları milletvekili statüsüne getirildi.
CEO su 120 bin TL alıyor, kimin ne kadar maaş aldığı bilinmiyor, ben soru önergesi gönderdim, Kalkınma Bnkası CEO su için, bana verdikleri cevap “kurallar çerçevesinde maaşlar veriliyor”. Bu devlet olarak veriyoruz anlamına geliyor. Türkiye gelişmesi gerekirken, aksine cemaatlerin etkili olduğu tek partiye dönüldüğü, hukukun iktidarın iki dudağının arasında karar verdiği bir hale döndü. kötüye bir gidişe, tersine bir dönüş var. Karşı devrimciler etkin haldeler.
Uğur Akpolat; Ekonomiyi muhasebeci düzgün mü yönetemedi, Pandemi de ayna mı oldu acaba, küp kırılınca içinde bir şey olmadığımı görüldü?
Bunların hepsi birbirleriyle etkileşiyor. ekonomi dersinde ekonominin iyiye gitmesine dair maddeler sıralanır, eğer o ülkede hukuk iyi işliyorsa, sermaye gelir, demokrasi varsa, oraya sermaye gelir.
Denetim vardır. denetleme vardır. eğer o iyi işliyorsa gelir. bakın Türkiye de müthiş bir sermaye çıkışı var. bu iktidar 17 yıldır sıcak parayla ekonomiyi inşaatla çeviriyor. Yani üretimi kapattı, devletin elindeki arsaları verdi, şeker fabrikalarını tekeli kapattı, ithal daha ucuz dedi ancak bu stratejik önemine bakmadı, herşey bu pandemi döneminde ortaya çıktı.
Tarım ithal eder hale geldi, samanı bile ithal eder hale geldik, Afrika da bir ülkede tarla kiralandı, ama Türkiye de yığınla verimli topraklar var maalesef ama bir şey yapılmıyor. Bu süreci partili cumhurbaşkanı sistemi ile götürüyoruz, tüm devlet organlarında müthiş sıkıntı var derken, ekonomiyi de aynı şekilde dibe çöktürdü. hem sermaye gelmedi. hem de içerde üretim olmadığı için dibe gittik. şimdi gelelim, pandemiden önce borsa dip yapmış, dolar alabildiğine yükselmiş, esnaf kepenk indiriyor, kredi kartı ödeyememe oranları yükselmiş, milyonlarca esnaf sıkıntı içerisinde neredeyse vatandaşın üçte biri icralık olmuş, sadece e-icra ile sekiz milyona yakın insan etkilenmiş.
Böyle bir ekonomik tabloda pandemi de başlayınca felfecir bir hale geldik. Ben size bir tek rakam vereyim, Türkiye de şu anda dörtte bir nüfus temel gıda ihtiyaçlarını karşılayamıyor, ekmeğini pirincini, yani tencerenin içine konulan malzemelerini karşılayamıyor.
Uğur Akpolat; Peki bunu en kolay ve en hızlı karşılayabilecek ve ulaştırabilecek olan yerel yönetimlerin engellenmesi konusu ve birkaç gün önce sayın cumhurbaşkanımızın bütün partilere yardımlar için teşekkür ediyor olması da tartışmalara neden oldu.
Burhanettin Bulut; Ara ara bir gelgitler yaşanıyor. yani o gün sayın cumhurbaşkanının masasına bir anket konmuştur, anketlerde işte biraz dili yumuşatalım der. hemen o gün dilini yumuşatır teşekkür eder, ertesi gün yine laf söylemeye devam eder.
Buradaki temel mesele şu; sıcak para ekonomisinde bir rant oluşuyor. bu oluşan rantı maalesef bu iktidar üretim yerine koyabilmenin birkaç yolu var insanlar mutluysa oy verir ve devam eder, ikincisi de korku vardır baskı vardır. İşte 12 Eylül de referandumda çıkan sonuç ortadadır. Üçüncü de bu iktidarın yaptığı gibi vatandaşları yoksulluğa teslim ederse, o yoksulluğun içerinde herkesi bir yerde bağlarsa, birisi kredi alır, birisi ev taksidi öder,birine yardımda bulunursun, adını çeşitli şekillerde koyarsın. yaşlılık yardımı dersin, evde oturan insan yardımı, çocuk yardımı dersin, bu yardımları da aman ha biz iktidardan gidersek bunları alamazsın ha dersin.
Ülkenin nerdeyse yüzde otuzu yardım alır halde, özelikle seçim döneminde Sayıştay raporlarında bu net olarak ortada somut veri. Sayıştay raporlarının birkaç basamağı var. bir tanesi Sayıştay rapor hazırlar meclise sunar, suç unsurları mahkemeye verilir, bu yok! Raporlar daha yumuşatılarak yapılıyor. Sayıştay raporlarında şunu görüyoruz. seçimlerde sosyal yardımlar nerdeyse 2 katına çıkıyor. bir örnek vereyim, seçim dönemlerinde iki üç ay öncesinde işkur da acaip bir personel alımı olmuş, geçici işçiler, tarım bakanlığında, orman bakanlığında işçi alınmış, hepsi seçimden 3 ay sonra da biter. Bu seçim rüşvetidir. yani şunu söylemeye çalışıyorum. Akp iktidarı uzun zamandır insanları yoksulluğa itti ve yoksullarda yardım vererek biz gidersek biz olmazsak bu yardımları alamazsın, ve chp de kesinlikle yardımları yapmaz diye ifade etti.
Niye; biz şunu söylüyorduk, yahu siz bu insanlara kömür ve çeşitli yardımlar yapıyorsunuz yapın ama bunu iş alanı yaparak ona kendi gelirini sağlayacak iş dünyasına emeğe üretime dair bir çabanın içine girdirin, fabrikaları kapatmayın buradan bizim son söylediğimizi çıkartıp, CHP gelirse yardımları keser diye propagandaya giriliyor.
31 mart seçimlerinden sonra millet ittifakından belediye başkanları kazandı, başkanlar gelmeden önce de geldikten sonrada şunu söylediler, bu ülke de işsizlik özellikle genç işsizlik cumhuriyet tarihinin en yüksek oranında istihdam ciddi bir problem, üretimden kaçmış herşeyi ithal etmiş durumda, tarım bitmiş durumda.
Bizim kazandığımız yerel yönetimlerde bu konulara destek vereceğiz dediler, alan el veren eli görmeden yardımları yaptılar, süt yardımından turunda aklınıza gelecek her türlü konuda yaptı, nerden yaptı, yolsuzlukları engelleyerek, cemaatlere, vakıflara verilen yardımları keserek yaptı.
Bir örnek vereyim, Adana da Zeydan Karalar, ilçe ilçe gezdi fide dağıttı, ekin ben alacağım dedi neye ihtiyaç varsa gübre ilaç yardımı verdi. daha dün kozanda çilek fidesi dağıttı. hangi bölgede ne eksikse onu tamamlamaya çalıştı.
İstanbul ne yaptı; kendisi toprak ekim alanı yarattı bu da yetmedi Mersin’den limon, Adana’dan soğan patates aldı. Buna bağlı bir soğan patatesi örnek vererek söylüyorum. tarlada 1 TL, vatandaş 10 TL ye alıyor en az on katı üretici memnun değil. Ben iki liraya üretip bir liraya satıyorum diyor. Vatandaş da benim gelirimde bir artış yok ki ben bunu 10 liraya alayım diyor.
Buradaki sorun üretici dünyanın her tarafında desteklenir. Aracılar bu kadar fahiş rakamlarda para kazanamazlar. Demek ki üretici ile tüketiciyi bir araya getirmek lazım. Üreticilere verilen rakamlarda çok büyük rakamlar değil, İstanbul Büyükşehir ne yaptı; ürettiğini vatandaşlarına, bu arada kendi bütçesi içerisinde çok komik rakamlarla bölgelerden sıkıntıda olanların ürünlerini aldı. bakın yine örnek vereyim, Seyhan Belediyesi bir dönem portakal dalında kaldı sökmek bile maliyettir söküm parasına portakalı satamıyordu.
Rusya’da ihracat engeli konmuştu. ne yaptı Seyhan Belediyesi narenciye üreticilerinden bunu aldı deskler açtı ve bu portakal sularını vatandaşa ücretsiz verdi. Seneye bu desteği vermezsen üretmez, ekmez, biçmez böyle olunca dışarıya bağımlı kalırız.
Ankara ne yaptı, marketler açtı, üreticilerden aldığını vermeye çalışıyor, Adana demin anlattım tüm üreticilere bu desteği veriyor. Sadece bunlarla da kalmadı, vatandaşlara paket yardımında bulunuyor. özel sektör ayrımı da yapmadan örneğin toplu taşımacılara destek veriyor. Uzun lafın kısası nerede neye ihtiyaç varsa belediyelerimiz onu karşılamaya çalışıyor.
İşte maske dağıtıyor, gıda dağıtıyor, biz kendimizden bilelim, elektrikte bile sorun olsa belediyeyi ararız. iktidar, ekmek dağıtımını engelliyor, zaten bu ekmek fabrikası neden kuruldu. Yada bu iktidar belediyeleri yönetirken neler yapmış ona baktığınızda çıkar ortaya, tümüyle siyasi bir iş aslında, CHP de ilgi artmaya başlayınca toplumdaki o kötü propagandanın yalan olduğu ortaya çıkmaya başlayınca iktidar ne yapacağını şaşırdı.
Ekmeği, yardımları kesmeye çalışıyor ama korkunun ecele faydası yok. Maske konusunda söyleyeyim, maske de şu, bu pandemi sürecinde birkaç önemli madde var. insanların temasını aza indirmesi yada temas kurdurmamak, ikincisi hijyen el hijyeni üçüncüsü de, maske bu kadar etkili olduğu bilinmiyordu ama maskenin önemli olduğu ortaya çıktı. virüs olayı eski ama bu virüs yeni ve maskelendirmek lazım. iktidarı hatırlayın, 65 yaş üstüne kolonya ve maske gönderiyoruz dedi. 65 yaş üstü ardından dışarı çıkması yasaklandı. Hatırlayın o tarihlerde Çin e maske ihraç ediyoruz diye konu oldu. bende dedim ki yahu bu pandemi geliyor. Çin’de karantina uygulaması küresel dünyada mutlaka gelecektir. Şu ihracat konusunda bir tedbir alın, niye söyledik bunu piyasa kanunu bir şeye talep artarsa onun fiyatı artar. ve sonuçta karaborsa çıktı. halbuki o gün bu denetimi yapsalardı. Türkiye üretici, yapmadılar fiyat yükseldi Ptt dediler, eczane dediler, sms dediler, bu işi beceremediler, kim bu işi yapıyor şimdi, belediyeler. Adana Büyükşehir günde 50 bin maske üretiyor.
Nüfusun dörtte biri temel gıdayı karşılayamıyor. maskeyi nasıl alsın. onun alamaması ve kullanmaması benim İçinde tehlike. Belediyeler buna bu desteği versin. maliyetinde çok düşük rakamlara geliyor, piyasaya sürdüğünde maliyet çok yükseğe geliyor. 3-4 liraya maskeyi eczacılara satarken bunun maliyetin 50 kuruş olduğunu herkes biliyordu. şimdi belediyelerimiz üretip vatandaşlarına ücretsiz ulaşıyor.
Piyasada maske olmamasının nedeni ihracata satıyor olmamızdı. o yüzdende tüccarlar ihracat yapmaya çalışıyordu. Şimdi ürün bir lira bir liranın üstünde de satamazlar.
Uğur Akpolat ; Sorun; Sağlık ürünleri bulunmaması değil, organizasyonun bozuk olması mıdır.
CHP İktidara gelse ekonomi ve sağlıkta daha iyi ne yapabilir sorusuna cevabınız nedir. mecliste biz şunları yapıyoruz ama saraya da ulaşmıyor dediğiniz konular var mıdır?
Var tabi bir kere bu iktidar bu ülkeyi algıyla yönetiyor. Mış gibi yapıyor. yardım yapıyor 240 milyar TL yaptım diyor. Şimdi ülkede korku çok fazla olduğu için bu tür karikatüristler espri üretenler korkuyorlar yoksa Berat Albayrak çok iyi bir malzeme, maalesef çok karikatürize edemiyorlar. Almanya vr Fransa başbakanı bir açıklama yaptı. hiçbir işçi işsiz kalmayacak, bizde ne dedi.
Yarısını verin! yüzde altmışını karşılayalım! tüm vatandaşlarıma bu rakamı veriyorum! biz ne dedik… 1000 TL vereceğiz dediler, kendi ceplerinden veriyorlar gibi,Recep Tayyip Erdoğan imzalı. Sonra döndüler biraz daha vereceğiz dediler. Sonuçta ne verdikleri ne yaptıkları belli olmayan bir yardım paketi ortaya çıktı. belli kalemleri alt alta koyunca 8 Milyar TL yi geçmediği ortaya çıkıyor. Eğer sen verdiğin krediyi yardım olarak görüyorsan o yardım değil. 200 Milyarın, 157 milyarı faizli kredi. faizini ödüyorsun kredi alıyorsun. bir başka yardım dediği emeklinin parasını 15 gün erken ödüyor. bu yardım mı, yardım dediğin karşılıksızdır. maskeyi ben ücretsiz veriyorum gibi bu yardım. yada işsizlik fonundan para aktarıyor. işsizlik fonu senin paran değil ki, işsizlik fonu aynı deprem fonu gibi o amaç için kullanılır.fonu işçiden esnaftan kesiyorsun. bu zaten onun parası bunları bir yardım olarak görürsen, yada dünkü açıklaması gibi çarpan etkisi var diye komik bir şey söylüyor.
Bakın bir başka iddiada bulunayım. 15 Haziranda adliye açılacak, şimdi icraya koymak yasak, işleme başlatmak yasak, peki 15 Hazirandan sonra ne olacak bu esnaf borçlarını nasıl ödeyecek, velhasıl çok ciddi meseleler var ve bu meseleler hep üstü örtülerek ve boyalı cümlelerle makyajlı söylemlerle topluma farklı anlatılıyor ama toplum cebine bakıyor cebi boş, evine gidiyor tenceresi boş. toplumda bunu biliyor.
Bu iktidarın kabadayılığı var ama cebi boş.
Uğur Akpolat; iktidarın darbe söylentileri konusunda ne düşünüyorsunuz.
Gündem değiştirmek, bir meclis milletvekili illegaliteye onay verir mi, CHP darbelerden en çok çekmiş partidir. Genel başkanları, milletvekilleri içeri atılmış, her darbe döneminde acılar çekmiştir. böyle bir şey kendini inkar olur. Canan Kaftancıoğlu, Canan hanım iki tane seçimi kazanmış, son İstanbul seçimlerinde fark atmış, niye illegaliteye gitsin, bizim darbeyle ilintili bir yapımız yok ki, eskiden ordu yapardı bizim böyle bir şeyimiz yok. Genel kurmay, savunma bakanlığının açıklamaları ortada, devlet bakanı değil de parti sözcüsü gibi son darbe kanlı darbeyi yapan fetöcüler onlarla kimin bağı var, bakın kim bağırıp çağırıyorsa inanın hepsinin fetö geçmişi var. En son bir kadın “komşularımdan 50 kişiyi götüreceğim kan akacak” bilmem ne, kadının eski açıklamalarına bakın. Kim daha çok bağırıp çağırıyorsa geçmişimde şüphe vardır. Geçmişinde fetöyü yalayanlar bugün bas bas bağırıyorlar. bakın o gün bağı olmayanlar hiç konuşmuyorlar, CHP nin bu yapılarla ne gibi bir bağı olabilir, geçerken uğramıştır. Gazetede bir fotoğraf vermişsiniz bu başka bir şey, onunla ihaleye girip, soruları çalıp, orduda karşında olanları atanların imzası olması Ergenekon dosyasında savcısıyım demek başka bir şey, bunlarla iş tutanlarla bunların varlığında korkusunda bir şey yapmayanlarla elbette arasında fark olacak.
Askere şurada bir vukuat var diyor askeri götüren dışarıda, asker içerde, yada akıncılar üssünde şekilsiz şemasız bir sivil generallere emir veriyor, yada şaban dişlinin kardeşi bunlar her türlü işin başında ve bunlar dışarıda, sonra da bize dönüp fetöcü lafları söylüyor. artık bunları vatandaş yemez.
Uğur Akpolat ; Adana il ilçe örgütleri ve Milletvekilleri sürekli sahada bunlarla ilgili de her türlü soruya cevap veriyorlar.
Aslında her dönem sahalarda çalışılıyordu ancak bu dönem daha çok gözlem altındayız. Eski arkadaşlarıma haksızlık yapmak istemem, nerde bir problem bir sorun varsa CHP orada. Geçen gün Akp il başkanı serzenişte bulunmuş, maske dağıtıyorlar belediyenin hizmeti diye. Doğru siyasetçi alanını bilmesi gerek, biz kanun yapıcıyız, kanunlara müdahale etmememiz gerekiyor. Ama kardeşim sen İşkur a müdahale ediyorsun, Valiye müdahale ediyorsun, aklına gelecek her şeye müdahale ediyorsun. il başkanı değil de, bakan gibi vali gibi davranıyorsun. ben sizin dağıtamadığınız maskeyi dağıtyorsam bunda ne veis var.
Bizler hiçbir partili ayrımı yapmadan Adana ya verilecek hizmetlerde particilik yapmadan hizmet vermeye çalışıyoruz.
Uğur Akpolat; Sarıçamın en çok konuşulan millet ittifakıyla girilen seçimde iyi partinin adayı ile başarılı olunmadı, yeni bir seçimde aday seçimi nasıl olur.
Aday elbette önemli, bölgenin yapısı önemli, ayrıca bu seçimlerde çokta şu çıkmadı ortaya, bu İYİ parti bu CHP , bu Zeydan’ın oyu ayrımı olmadı. Vatandaş ilk defa bu sistemle oy veriyor. ittifak konusu da farklı. İttifakta, herkesin kendi söylemleri vardı. ancak Türkiye tehlikeli bir kulvarda, demokrasi, temel insan hakları, özgürlükler erozyona uğramış durumda, baskı içerisinde bir iktidar var, yürütme yargıya, yasalara müdahale ediyor. bunlar önemli konular. Türkiye bir düzlüğe çıktıktan sonra tekrar güçlendirilmiş parlamenter rejime geçtikten sonra insanlar kendi siyasetlerini yürütecekler. yoksa biz İYİ partiye milletvekili verirken demokrasiyi koruyorduk. İYİ parti Büyükşehirde de Zeydan Karalar’a oy verirken demokrasiyi koruyordu. bu tehlikeye karşı kendince bir savunma mekanizmasıydı.
Gelecek seçimlerde bugünkü yapı olmayacak. çünkü CHP İçin bir deneme evresindeydi. yani vatandaş 17 senedir Akp yi iktidarda tuttu. şimdi alternatif olarak chp yi gördü. oy verdi ve izlemeye başladı. Gelecek dönemde Büyükşehir in etkisiyle, bu işler birazda imkan işidir. Ve politik olarak ta daha doğru söylemlerle değişikliklerle, baraj kalksın, kendini kim ifade etmek istiyorsa mecliste olsun. o yüzden gelecek seçimlerde bu ittifakın daha güçlü olacağı kanaatindeyim. Sarıçam’da İYİ parti yada CHP aday olmuş çokta önemli olduğu kanaatinde değilim. Bir İYİ parti partili yada saadetli ben kendimi burada rahat görmüyorum dememesi için bunu yaratmamaya çalışıyoruz. Genelde şöyledir, bir seçimde başarısızlık varsa keşke şöyle olsaydı denir.
Seçimler başlarken genel başkanımız daha çok İstanbul u, Adana’yı, Ankara’yı, Mersin’i alacağız derken kimse inanmıyordu. Spiker gülmüştü.
Bugün biz insanları dolaşıyoruz daha önce bizi görünce yüzümüze bakmayanlar oy vermediğini ancak bu konuda haksızlık yaptığını ifade ediyor. Biz ilk seçimlerde iktidar olacağız.
Sadece adana için söylemiyorum, seçim döneminde aday seçimlerinde 12-13 ilde görevlendirildim. İstanbul da Akp nin en yüksek oy aldığı yer Sultanbeyli de bile bu işlerin kuruculardan olan arkadaşlar, biz yemiyorduk Akp ye veriyorduk, evimizi arabamızı tahsis ediyorduk diyorlardı. ama şimdi o bizle birlikte idealle birlikte gelenler 10 yerden maaş alıyor, hiç görmediğimiz insanlar bunların etrafında.
Yani şunu söyleyeyim biz bunları görüyoruz da Akp ye gönül vermiş insanlar görmüyor mu?
Ali Ağaoğlu gibi birine varlık fonu 3.5 milyar TL ödedi. Bu memleket her taraftan sıkıntıda, açlık almış başını gidiyor. Siz Ali Ağaoğlu gibi birine 3.5 miyar TL para veriyorsunuz.
Bu Akp lileri de rahatsız ediyor. kuruluş dönemindeki idealist insanları da rahatsız ediyor. uzun sözün kısası vatandaş bu gidişatta gerçekleri daha net görür halde.
Uğur Akpolat; Adananın ekonomisi ile alakalı kapanan yüz bine yakın insanı etkileyen işsizlikle ilgili, belediyenin kolay ulaşılabilir olmasından dolayı işsizliği belediye çözecek gibi algılanmasına ne dersiniz.
Burhanettin Bulut; Böyle bir talebin oluşması normal, işsizliği belediye çözemez ama istihdam yaratmak için birtakım şeyler yapar. asıl önemli olan adananın bu makus talihini yenmesidir. Adana gelişmiyor aksine geriliyor. Örneğin nüfus oranına baktığınızda gelen nüfusla giden arasında korkunç bir fark var, nitelikli nüfus göç ediyor, daha geri kalmış bölgelerden göç alıyor. Adana da her zaman birinci parti olmuş mevcut iktidarın suçudur bu. dün stadyumun açılışını duyuruyor. Nihayetinde beceriksizliği yendik artık açıyoruz deyin.
Metrosu aynı, Devlet Bahçeli köprüsü aynı , Zeydan Karalar cebinden para çıkartıp yapacak değil. Bu tür büyük projeleri merkezi yönetim üstlenir.
Cumhur ittifakı ortağı MHP nin bu işlerde büyük sorumluluğu var. Her türlü işbirliğine varız diyoruz ancak maalesef olmuyor.
Belediyenin sözlü döneminde ciddi oranda işçi alınmış, alınsın keşke işsiz hiç kalmasa, ama oranın belli bir geliri ve gideri var. Mali disiplini sağlamadan belediyeyi yönetme şansınız yok. Orada şöyle bir karar vermek lazım. Örneğin bin işçiyi işe alana kadar vereceğiniz maaşla, 10 bin kişiye yardımda bulunabilirsiniz. 10 bin kişiye 20 bin kişiye yardımda bulunacak taki istihdam açılana kadar.
Zeydan Karalar işçi çıkartıyor diye eleştirilerde bulunuyorlar, Seyhan Belediyesinde iken niye çıkarmadı. Bu büyükşehir belediyesi kötü yönetildi. Bunu anlaşılması gerekiyor. Bu belediye Türkiye nin en borçlu , mali disiplini açısından en kötü belediyesi, efendim ağlamayın, hizmet yapın diyorlar. Eğer sen burada kasayı bomboş bırakmışsan nerden bulunacak. Şimdi pandemi gelmiş. vatandaşa koli yardımında bulunmayayım ekmek vermeyeyim köprü yapayım. Bu da olmaz kardeşim bizim siyasi görüşümüzde yok. ancak bunca zamandır oy aldığı Adana ya bakanları olan bu iktidarda bir el atmalı, köprüleri yapmalı, belediyeye yardımda bulunmalı. geliri arttırmaya çalışırken pandemi de yarı yarıya düştü. Gazetelere konu oldu, Büyükşehir belediyesinde Zeydan Karalar dahil olmak üzere üst düzey bürokratlara maaş verilmedi. Üst bürokrat bilmem kaç lira maaş alacak altta 2 bin lira alana verilmeyecek, öyle bir şey yok. Belediyede eşitlik önemli, bu sosyal belediyeciliğe, sosyal adalete, insan haklarına aykırıdir.
*
*
1 saatlik net programın ardında devamında yine bir program sözü alınarak karşılıklı temennilerle program sona erdi.